ATLANTİS UYGARLIĞI


                   KAYIP KITA ATLANTİS

Kayıp uygarlıkların belki de en meşhuru Atlantis Uygarlığıdır. Hemen hemen herkesin duyduğu bu efsanevi uygarlık gerçekten var oldu mu? Binlerce kitaba, filme konu olan bu uygarlıkla ilgili yaptığımız araştırmaları sizlere sistemadik bir şekilde konu başlıkları ile paylaşıyoruz.

GİRİŞ
      Atlantis’e ilk olarak ünlü filozof Platonun Timaeus ve Critias kitaplarında rastlamaktayız. Bu kitaplar da Atlantis, filozofların diyalogları şeklinde geçmektedir. Çoğu insana göre Platon Atlantis’i  kendi politik teorilerini anlatmak için yaratılmış bir efsane olarak görülür. Hikayenin çıkış yeri olarak Mısırlı bir keşiş gösterilir. Mısırlı keşiş Sonchis hikayeyi ünlü Yunan şairi Solona anlatmıştır, Solon hikayeyi başka bir Yunanlı olan Dropides’e anlatmıştır. Dropide’s ise hikayeyi torunu olan  Atinalı devlet adamı Kritias’a anlatmıştır. Bu hikaye örgüsü en sonunda Sokrates’in evindeki bir felsefe sohbetinde Kritias tarafından anlatılmıştır. Ve o günden bu güne Atlantis ile ilgili sayısız araştırma yapılmış, sayısız  kitap yazılmış  ve onlarca film çekilmiştir. Günümüzde bilim adamlarının böyle bir uygarlığın bulunmuş olabileceğine ilişkin önemli kaynaklara ulaşmışlardır. Yapılan karbon testlerine Atlantis’in yaklaşık 12.000 yıl önce bir kıta halinde battığı düşünülmek  tededir.

ATLANTİS NEDEDE BULUNMAKTAYDI

Rusya'da St. Petesburg Müzesi'nde bulunan ve bilinen en eski papirüslerden olan bir papirüste ise, İkinci Hanedan Firavunlarından Set'in, onlara bilgeliği getiren atalarının, anavatanlarını araştırmak üzere bir araştırma grubunu Atlantik Okyanusu'na gönderdiği yazılıdır. Arkeolojik açıdan bu konuya ilişkin önemli bulgular ise, Eski Truva'da Dr. Schliemann tarafından bulunan ve ithaf yazısında "Atlantis Kralı Kronos"tan yazılı "Baykuşlu Vazo" ve yine üzerinde ayni yazı bulunan "Kuş Sfenksi"dir. kanıt olarak; çözülmüş Naacal Tabletleri'ndeki anlatımlar, Mısır Uygarlığı'nın hiyerogliflerinden elde edilen bilgiler Maya yazıtları, efsaneleri, ilahileri de gösterilebilir. Jeolojik kantılar da Kuzey Atlantik Okyanusunun dibinin biçimidir. Bu biçim zamanında burada ‘bölgesel bir çöküntü’ olduğunu göstermektedir. Gününmüz teknolojisi ile Atlantis’in bir haritası çıkarılmıştır.

ATLANTİSTE KİMLER YAŞAMAKTAYDI
Atlantis’te yaşayan ırklarların bugünkü Dünya insanlarıyla kıyaslanacak olunursa daha üstün bir zekaya sahip oldukları ve hatta daha üstün bir teknoloji kullandıkları söylenmektedir. Atlantislerin Lemurya(Mu) uygarlığının bir kolonisi olduğu ve ilk oradan geldikleri düşünülmektedir. Uygarlık olarak gelişmiş bu toplumda devler, cüceler(Ye’cuc Me’cuc) ve çeşitli insanımsıların yaşadığı ve bunların kabileler halinde sosyalist bir yönetime yakın bir toplumsal hayat sürdükleri söylenmektedir. Toplumun yöneticis kademesinde 10 kral bulunmaktaydı bu krallar genelde insanlardan oluşan ve tek tanrılı inanca sahip olan Birin oğulları idi. Genellikle insan formunda olmayan hayvan insan karışımı olan Belial’in oğulları ise toplumda belli bir gücü elinde bulunduruyordu. Birin oğulları iyilik yapmak, adaleti sağlamak ve tek tanrılı inancın(GÜNEŞ İNANCI) yagınlaşması için büyük bir çaba göstermekteyken, Belial’in oğulları her türlü kötülüğü, azgınlığı ve putperestliği toplumda yaymaktaydı. Bu iki ırk bir çok Hint ve Tibet efsanesinde de geçmektedir. Bu savaş tam olarak ırk savaşı olmaktan çıkmış ve birçok Birin Oğlu saf değiştirerek Belial’in oğulu tarafına geçmiştir. Bununla birlikte toplumda bozulmalar ve azgınlıklar başlamıştır.
ATLANTİS UYGARLIĞININ TEKNOLOJİSİ
Atlantis uygarlığı bilim, kültür ve teknolojide çok üst seviyelere ulaşmışlardır. Muhteşem bir şehir yapıları, hamamları, kaplıcaları hatta at yarışları için hipodromları bile mevcutmuş. O dönemde yaptıkları gemilerle okyanusa açılıp diğer uygarlıklarla ithalat – ihracat yaparken, doktorları açık ameliyatlar bile yapa bilidikleri düşünülmektedir.  Atlantislilerin, elektrik ve elektronik alanında önemli buluşlar yaptıkları ve büyük gelişmeler gösterdikleri düşünülmektedir.  Hatta bazı araştırmacıların teorilerine göre uranyumdan elde edilen atom enerjisini taşımacılıkta kullanılıyorlardı. Bununla birlikte Atlantislilerin Güneşi enerji kaynağı olarak kullandıkları bunun içinde Ateş Taşı denen bir kristal kullandıkları bir çok antik metinde ve hikaye de rastlanılmaktadır. Atlantislilerin insan genleri ile ilgili birçok çalışma yaptığı insan hayvan karışımı köle insanlar ürettiği(Ye’cuc Me’cuc) de efsaneler arasında yerini alır. Belial Oğulları’nın etkisi altındaki, Atlantislilerin yaptıkları Gen Mühendislikleri, bugünün dünya insanlarını genetik bakımdan indirgenmiş ve mutasyona uğratılmış durumda da bırakmıştır. Ve son olarak bahsetmemiz gereken teknoloji Atlantis Kristalleridir. Atlantis Kristalleri sınırsız enerji kaynağı, anti yerçekimi alanı ve boyutlar arası kapı açma gibi birçok olağanüstü özelliğe sahip bir maddeydi. Belki de Atlantisin yok oluşunun sebebi bu kristallerdi. Kıta yok olduktan sonra kristallerin dünyanın çeşitli bölgelerine götürülerek yeni uygarlıkların kurulmasına yardım edildiği söylenilmektedir.
 

ATLANTİSİN YEDİ ALT IRKI
Atlantis konusu 1888'de yayınlanan ve Teosofik Cemiyetinin kurucularından Madame Helena Petrova Blavatsky tarafından kaleme alınan “Gizli Doktrin” adlı eserinde de işlenmiştir. Blavatsky'e göre her kök ırkta ayrıca yedi alt-ırk vardır ve onların her birinde de yedi dal ırk bulunmaktadır.Atlantisli yedi alt ırklar sırasıyla şunlardır:
1. Mu asıllı Rmoahaller,
2. Tlavatliler,
3. Toltekler,
4. Turanlılar (Türklerin ataları),
5. Samiler,   
6. Akadlar,
7. Moğollar.

KUTSAL KİTAPLARDA ATLANTİS
Gerek Kutsal kitabımız Kur’an’da Gerekse Kitab-ı Mukaddes te(eski ahit/yeni ahit/incil) de birçok yok olmuş uygarlıktan bahsedilmektedir. Bu yok oluşlardan belkide en büyüğü ve semavi dinlerin kitaplarında yazan ve kabul ettikleri olan Nuh tufanıdır.
Kur'an'da "Ad kavmi" diye de geçer, Ad-land; Ad Ülkesi demektir. Kimi araştırmacılar İbranice’deki, ilk insanı belirten ve adama sözcüğünden gelen "Adem", Sanskrit dilinde “ilk, başlama” anlamına gelen ve Aryenler’in ilk konuşan insan türüne verdikleri ad olan "Ad-i", Frigler’in "Attis", Kafkasyalılar’ın "Adige", Polinezyada’daki "atea", Truva öyküsündeki "Ate", Aztek mitolosindeki "Atzlan" (ada) ve Türkçe’deki "ad", "ada", "ata" (pek çok dilde baba anlamına gelir) sözcükleri ile "Ad" kavminin adı arasında etimolojik bir bağlantı olabileceği düşünülmektedir.
Kitab-ı Mukaddeste ise Enkok dan (HZ İdris) söz edilir. Asırlardır saklanan ve kutsal metinler külliyatından çıkarılan bu kitabın iki farklı nüshası vardır, biri yakın zamanlarda bir Rus manastırında bulunarak Slavonik dilde muhafaza edilmiştir. Adı Enok'un (Hz. İdris) Sırlar Kitabıdır. Bu kitapta Enok'un Tanrı tarafından göğe kaldırıldıktan sonra cennet ve cehennem katlarında gördüklerini ve sonradan 360 kitap yazdığını anlatmaktadır. İkinci ve çok daha uzun kitap ise Enok’un Kitabıdır. Burada Nefilimlerin devler olduklarını ve tufandan önceki çöküş devrinde onların insanoğlunun yiyeceklerini tükettiklerini ve bunlar da yetmediğinde insanları yediklerini yazıyor. Bu kitapta, bu çeşit atıflar, dini çevreleri rahatsız etmişti (San Augustine Tanrının Şehri) ve bu kitabın Eski Ahit külliyatından çıkarılmasına, 1772 yılında James Bruce tarafından bir Habeş manastırında bulunana dek, yüzyıllardır ortandan kayıp olmasına sebep vermişti.

ATLANTİSİN ÇOCUKLARI
Dünya genelinde birçok ırktan millet üstün bir ırka mensup olduklarını iddaa ederler. Ari ırk kutsal ırk vb. Buna en büyük örnek Almanlardır. Almanların yanı sıra Yahudiler ve Antik mısırlılar da üstün ırktan yani Atlantis uygarlığından geldiklerini iddaa  etmekteydiler. Bu söylemlere en yakın olan Mısır uygarlığıdır. Atlantis’ten kaçanların kurdukları bir uygarlık olma ihtimali yüksektir.
ATLANTİSİN YOK OLUŞU
Tüm filozof ve yazarların fikir birliğine vardıkları tek konu: Atlantis kıtasının, bir gecede, doğal bir felaket sonucu, sular altında kalarak, okyanusun derinliklerine gömülerek yok olduğudur. Tanrıya ortak koşma, azgınlık, sapıklık, doğa olaylarının işleyişine karışmak ve teknolojinin kötüye kullanılması gibi sebeplerle yok oluğu düşünülmektedir.
Atlantisin yok oluşu ile ilgili günümüzde üç teori bulunmaktadır.
1.Teori: 
Uzaydan gelen çok büyük bir meteorun, dünyanın güneş yörüngesindeki ekseninde dahi sapmaya yol açacak kadar büyük bir şiddetle Mu kıtasına çarptığını iddia etmekte. Bu teoriye göre Pasifik çukurunun oluşması ve Mu kıtasından bu denli az belirti kalmasının nedeni bu meteordur. Ancak bu teori, eksendeki sapma nedeniyle Atlantis'in de battığını öne sürerken, diğer kıtaların bu sapmadan niçin çok fazla etkilenmediklerine açıklık getiremiyor.

2.Teori:

James Churchward'ın öne sürdüğü, jeolojik nedenlerle kıtaların batması teorisi. Churchward, Atlantis ve Mu kıtalarının denizden yükselmelerine, bu kıtaların altındaki büyük gaz kütlelerinin sebep olduğunu ve zamanla bazı noktalardan yeryüzüne çıkan gazların, içinde bulundukları ceplerin boşalmasına neden olduklarının öne sürüyor. Churchward'a göre içleri boşalan bu ceplerin üzerindeki topraklar çökmüş ve kıtalar da bu nedenle batmıştır. Ancak İngiliz araştırmacı, bu olayın iki kıtada birden aynı anda ya da çok kısa aralıklarla nasıl meydana geldiğini izah edemiyor.
3.Teori: ise, uygarlık ve teknolojide çok büyük aşamalar kaydeden Mu ve Atlantis'in birbirleriyle savaşmaları ve kendi sonlarını kendileri hazırlamaları teorisi. Bazı eski Tibet, Maya, Hindu belgeleri ile, Tevrat gibi Ortadoğu dini kitaplarında, bu iki uygarlık arasındaki savaşta kullanılan silahlar hakkında; efsane, din ve mitoslarla karışmış nitelikte çeşitli bilgiler günümüze kadar ulaşmıştır. İşte bu atomik ve bugünkü teknolojimizin henüz bulamadığı, bilinmeyen daha güçlü bazı silahların top
yekun kullanımı, iki kıtanın karşılıklı olarak aynı anda batmasına ve kutup buzullarını dahi eritecek bir sıcaklık şoku ile dev dalgaların oluşmasına neden olmuş olabilir.

ÜNLÜ FİLOZOFLAR VE KARTOGRAFLAR TARAFINDAN ÇİZİLEN ATLANTİS HARİTALARI
James Churchward'ın Mu'dan göçenlerin diğer kıtalara nasıl dağıldığını açıkladığı harita, Kayıp Kıta Mu, 1931.
James Churchward'ın 1927 tarihli haritasının gazete basımından

Bory de Saint-Vincent tarafından yapılan Atlantis haritası, 1803.

Atlantis'in hayalî haritası,The procataclysm Communication of the Two Worlds via Atlantis, Patroclus Kampanakis, İstanbul, 1891.

Athanasius Kircher'in kuzeyi ters gösteren Atlantis haritası, 1669.

Ignatius Donelly's Atlantis: the Antediluvian World, Library of Congress, 1882.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Lütfen argo kelimeler ve küfür kullanmadan yorum yapalım